KARAYÜN WEB SİTESİ
  SİVAS RESİMLERİ VE SİVAS HAKKINDA
 


 SİVAS HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ

 

 

 

COĞRAFİ KONUM

Sivas ili Anadolu yarımadasının ortasında, İç Anadolu Bölgesinin Yukarı Kızılırmak bölümünde yer alır. İl topraklarının büyük bölümü Yukarı Kızılırmak, bir bölümü de Yeşilırmak ve Fırat havzalarında yer alır. 35° - 50° ve 38° -14' doğu boylamları ile 38° - 32' ve 40° -16' kuzey enlemleri içerisinde kalan il, 28.488 km2‘ilk yüzölçümüyle, Türkiye'nin toprak bakımından ikinci büyük ilidir. İl topraklarının Kızılırmak havzasına giren bölümünde Karadeniz iklimi, Fırat Havzasına giren bölümde ise, Doğu Anadolu iklimi egemendir. İl alanı kuzeyden Kelkit Vadisi, Doğudan Köse Dağlarının uzantıları Kuruçay Vadisi ile Yama Dağı,Güneyden Kulmaç Dağları, tahtalı Dağlarının uzantıları ve Hezanlı Dağı, Batıdan Karababa, Akdağı ve İncebel dağları gibi doğal sınırlarla çevrilidir.

İdari açıdan ise, Kuzeyden Giresun, Ordu ve Tokat, Doğudan Erzincan, Güneyden Malatya, Kahramanmaraş ve Kayseri, Batıdan ise Yozgat ile komşudur. İç Anadolu’nun yüksek platoları üzerinde başlayan ve doğuya yükselen il alanı, Kuzeydoğu ve Güneydoğuda dağlık ve sarp bir kesimle son bulmaktadır.

Yüzölçümü

Nüfusu

İlin Merkezi Nüfusu

İlçe Sayısı

Bucak Sayısı

Belediye Sayısı

Köy Sayısı

Mezra Sayısı

Toplam Yerleşim Yeri

28.480 km2

785.406

221.490

17

25

37

1252

722

2016

DAĞLAR

Genel olarak dağlık ve yüksek bir plato üzerinde kurulan Sivas İlinin ortalama yüksekliği 1000 metrenin üzerindedir. Dağlar, bu dağlar arasında vadiler, çukurlardan oluşan ovalar ve dağların aşınması ile oluşan yüksek platolar ilin başlıca yüzey şekillerini oluştururlar. Ülkenin doğal yapısı itibariyle doğuya doğru gidildikçe yükselir. İlin batısında yer alan Gemerek, Şarkışla ve Yıldızeli ile orta kesimlerindeki Merkez ve Kangal ilçeleri aşınma ile düşmüş dağlar ve geniş platolarla kaplıdır.

İlin doğusu, güneydoğusu ve kuzeyinde yer alan Hafik, Zara, İmranlı, Koyulhisar, Suşehri, Gürün ve Divriği’de sarpça dik sıradağlarla derin sarp ve uzun vadiler yer almaktadır. Kızılırmak kıyı düzlükleriyle, Polanga düzlüğü dışında bölgede önemli bir düzlük bulunmaz.

Kuzey Anadolu sistemine bağlı dağlar, Kelkit Vadisiyle, Kızılırmak Vadisi arasını doldurarak Batı-Doğu doğrultusunda uzanır. Tüm Güney Anadolu'yu batıdan doğuya geçen Toroslarla bağlı dağlar ise Şarkışla'dan başlayıp ilin ortalarına doğru sokulur. Kuzey Anadolu sıradağlarının güneye açılan en önemli kollarından birini Köse Dağları oluşturur. Bu dağ silsilesi yükseklik uzunluk ve kapladığı alan açısından, ,Sivas ilinin en önemli dağlarından olup, bu sıra Yıldızeli'ndeki Yıldız Dağıyla (2537) başlar. Doğuya doğru asmalı dağı (2406) Kızılırmak Yayı ve Yeşilırmak Yayı dağları da denir. Bu dağların büyük bir bölümü Karadeniz bölgesinde kalmaktadır.

Gemerek ile Şarkışla ilçeleri arasından başlayarak, Kuzeye doğru genişçe bir yay çizen ve Toros Dağlarının kuzeye açılan kolu olan Tecer Dağlarıdır. merkez ilçe ile Kangal arasında Kılmaç Dağları adını alır. Bu dağ silsilesinde Karacatepe (2079), Kesistepe (2230), Gürlevikdağı (2688), Beydağı (2802) m. yükseklikte olup bu dağlar seyrek karaçam, kızılçam, ardıç ve meşeden oluşan ağaç kümeleri dışında tümüyle çıplaktır.

Bu dağ silsilelerinden başka Akdağları, İncebel Dağları ve Yama Dağlarının yanısıra yer yer yükselen çok sayıda dağ ve tepe vardır. Bunlardan Tahtalı Dağları (2719) Hezanlı Dağlarıdır (2283).

AKARSULARI

Sivas, akarsu bakımından oldukça zengindir. Ancak, bu akarsulardan vadilerin, dar ve derin olması nedeniyle yeteri kadar yararlanılamaz.

Kızılırmak : Önce dikkatimizi Kızılırmak kaynağı bölgesine yöneltirsek, yurdumuzun bu büyük nehrinin, Kızıldağ tepesinin güney yamaçlarından birkaç kol halinde çıktığını görürüz. İmranlı yakınlarına kadar ayrı akan kollar İmranlı önlerinde birleşerek Kızılırmak adını alır. Zara'ya giriş Kösedağı eteklerinden gelen Habeş (Arap) çayını alır. Zara ovasının güneyinde Acısuyu aldıktan sonra Hafik yönünde akışını sürdürür. Hafik önlerinde Kuruçay ve AcıIrmak'ı aldıktan sonra yavaş yavaş Sivas önlerine gelir. Sivas'ta Tecer Çayı, Mundar Irmak, Mısmılırmak ve biraz daha batıda Yıldız ırmağını alır. Yıldızeli topraklarından geçerken kalın suyuyla birleşir. Şarkışla'da Kaldırak Çayı, Acısu, Gemerek’te Sınır Çayı, Kasımbeyli Deresini kaynağını Sızır kasabasından alan Göksu Çayını aldıktan sonra Deveboynu yöresinde Sivas topraklarına veda eder.

Anadolu'nun ortasında büyük bir kavis çizerek Karadeniz'e dökülen Kızılırmak'ın suyu Zara'ya gelinceye kadar tatlıdır. Suyunun tuzlanması Zara'dan sonra başlar. Anadolu'da Türk hakimiyetinden önce, Kızılırmak’a "HALYS" veya tuzlu deniliyordu. Bu isim batı kaynaklarından zamanımıza kadar gelmiştir. Bizans eserlerinden nehrin adı "HALYS" veya Alis "ALYS" olarak geçmektedir.

Nehrin gerek eski ismi gerekse bugünkü batı kaynaklarındaki Türkçe karşılığı, Kızılırmak'ın havzasının fiziksel ve kimyasal özellikleriyle ilgilidir. Nehrin yayıldığı alanda alçıtaşı ve tuz yatakları bulunan kumlu, kireçli ve ekseriyeti kızıl topraklar geniş yer tutmaktadır. Nehrin havzasında pek çok tuz yataklarına da rastlanır.

Kelkit Çayı : Gümüşhane topraklarından doğan Kelkît Çayı, Suşehri sınırlarıyla ilimiz topraklarına girdikten sonra dar ve derin bir vadiden akarak Koyulhisar Reşadiye sınırlarıyla ilimiz topraklarını terk eder. Kızıldağ'dan çıkan Akşar ve Gemin dereleri önemli kollarındandır.

Karaçam yörelerinden gelen derelerle de büyük ölçüde beslenir. Daracık vadisi kış aylarında kar tutmadığından ulaşım oldukça uygundur. Erzincan-Tokat karayolunda bu vadiyi takip etmektedir. Sivas topraklarında pek yararlanılamaz.

Tozanlı Çayı : Kösedağı'nın batı yamaçlarından kaynaklanan Tozanlı Çayı, birkaç kaynağın birleşmesiyle meydana gelir. Yatağı oldukça meyillidir, yatağına ayak uydurarak büyük bir hızla akar. Şerefiye’yi geçtikten sonra ormanlık yamaçların oluşturduğu derin bir vadide büyük bir hızla akışını sürdürürken küçük büyük birçok dereyi de beraberine alarak Doğanşar önlerinde yoluna devam eder. Bu arada Asmalı ve Tekeli dağlarından akan derelerde Tozanlı çayına ulaşır.

Almus barajı bu çay üzerinde kurulmuştur. Tozanlı çayından Sivas topraklarında yeteri kadar yararlanılamaz. Ancak, Türkiye'nin sayılı barajlarından Almus barajı bu çay üzerinde kurulmuştur. Samsun yakınlarında kurulan Karakaya Barajı da yine Tozanlı Çayı ile Kelkit Çayının meydana getirdiği Yeşilırmak üzerinde kurulmuştur.

Çaltı Çayı : Sivas’ın güney sıradağlarını oluşturan dağlardan kaynaklanan Çaltı Çayı, Yılanlı Dağlarından çıkan Güneş Çayı ile Tecer, Gürleyük ve Karabel yörelerinden kaynaklanan Sincan Çayının, Divriği yakınlarında Cürek boğazında bileşmesiyle meydana gelir ve burada Çaltı adını alır. Keban barajına kaynaklık eder. Divriği önlerinde akışını sürdüren Çaltı Çayı Sivas-Erzincan demiryolunu takip eder. Keban barajının ilimiz sınırlarında kalan yerde baraj sularına katılır. Çaltı Çayı, irili ufaklı birçok dere ile beslenir. Fakat yatağı dar ve derin olduğundan yeteri kadar yararlanılamaz. Uzunluğu 180 km'yi bulmaktadır.

Tohma Çayı : Fırat nehrinin önemli kollarından Tohma Çayı, her ikisi de Tohma adını taşıyan iki büyük kolun birleşmesiyle meydana gelir. Bunlardan Kangal Tohması, Şarkışla sınırları içinde bulunan karatonus dağlarından doğar. Kangal topraklarından geçerken Havuz yazısından geçen Havuzlu suyunu da alır. Bu suya Çamurlu da denir. Gürün Tohması tahtalı dağlarının eteklerinden doğar. Gürün ilçe merkezi önlerinden geçerken Gökpınar ve Sazcağız derelerini de alarak yoluna devam eder. Malatya sınırları içinde Kangal Tohması ile birleşerek Fırat nehrine dökülmek üzere yoluna devam eder.

 

GÖLLER

Tödürge Gölü : Sivas-Erzurum karayolunun 50.km’sindedir. Cencin Ovasının doğusunda yer alır, gölün yüzeyi 5 km2'yi bulur. Ortalama derinliği 20 metredir. En derin yerinin 45 metreyi bulduğu söylenmektedir. Gerek dipten kaynaklanan su gerekse yöredeki kaynaklardan oluşan sular gölü beslemektedir. Açılan bir kanalla gölün fazla suyu Kızılırmak'a akıtılmaya çalışılmaktadır. Gölde çok çeşitli ve bol miktarda balık bulunmaktadır. Gölün doğusunda iki tane adacık dikkati çekmektedir. Buralar Turnaların uğrak yerleridir. Ömürlerinin büyük bir kısmını burada geçirirler. Gölün kenarında bir gazino bulunmaktadır. Gölde kayık gezintileri yapılabilmektedir. Aynı zamanda burası bölgenin en iyi mesire yerlerinden birisidir. Cumhuriyet Üniversitesinin dinlenme tesisleri de bu gölün çevresinde bulunmaktadır.

Hafik Gölü : Sivas'a 39 km. uzaklıktadır. Bu göle Hafik Büyük Gölü demek daha doğru olacaktır. Çünkü birkaç göl, Hafik yöresine serpilmiştir. Büyük Göl Hafik ilçe merkezinin kuzeybatısında yer alır. Hafik ilçesine iki kilometre uzaklıkta bulunan gölün yüzeyi bir kilometrekareyi geçmektedir. Göl dipten kaynaklanan sularla beslenmektedir. Ortalama derinliği 6 metreye yaklaşmaktadır. Gölün ortasında bulunan ada, göle bitmez tükenmez güzellik vermektedir. Gölün fazla suları Kızılırmak'a akmaktadır. Balığı bol ve çeşitlidir. Yörenin en güzel mesire yerlerinden olan Hafik gölünde kayık gezintisi yapılabilmektedir.

Lota Gölleri : Hafik'in 3 km. doğusunda Sivas-Erzurum yolunun kuzeyinde bulunan bu göller üç ayrı gölden meydana gelmiştir. İlkbahar sularının bol olduğu zamanlarda bu göller birleşir. Göller oldukça derindir. Bu göllerde bol miktarda balık tutulmaktadır. 200 kg ağırlığında balıkların yakalandığı da olmuştur. Dipten kaynayan sularla beslenir.

Gürün Gökpınar Gölü : Dupduru suların hakim olduğu bu göl, doğal güzelliği ve alabalığı ile ün yapmıştır. Dipten kaynayan suların beslediği bu gölün derinliği 15 metreyi bulmaktadır. suyu duru olduğu için gölün dibi rahatlıkla görülür. Gürün ilçesine 10 km. uzaklıktadır. Gölün fazla suları Tohma çayına karışmaktadır. Alabalığı bol olan gölde kayık gezintileri yapılabilmektedir. Göl kenarında motel ve gazino vardır. Çevresinin en iyi mesire yerlerinden biridir.

Bunların dışında daha birçok göl vardır. Çoğu mevsimliktir ve kapladıkları alan ve derinlikleri bakımından pek önemli sayılmaz. Bunlardan merkeze bağlı Bostankaya, Suşehri yakınların da Gölova, Gürün Yazyurdu yakınında Aygur Gölü, Merkezin Kazpınar Köyünde Acıgöl....vb.

GENEL İKLİM DURUMU

Sivas'ın karasal bir iklimi vardır. Kışları soğuk ve sert geçer, genelde kış aylarında bol kar yağışı görülür ve ortalama 3-5 ay karla örtülüdür. Yazları sıcak ve kurak, ilkbahar ve sonbahar ayları yağmurlu geçer. Her ne kadar kışlar soğuk geçse de, ilin Kuzey bölümünde, "Koyulhisar ve Suşehri ilçelerinde" karasal iklimden tipik Karadeniz iklimine geçiş görülür. Bu bölgelerde, iç kesimlere göre havalar ılık geçer.

Yapılan gözlem ortalamalarına göre (son 50 yıl içinde gözlenen) en soğuk ay -34.6 derece ile Ocak ayıdır. En sıcak ay 38.3 derece ile Temmuz ayıdır, aylık yağış ortalaması en yüksek ay Mayıs, en düşük ay Ağustostur. 1992 yılında gözlenen en yüksek nem oranı %80.0 ile Aralık ayı; en düşük ay %55.2 ile Ağustos ayıdır. Aynı yılda en yüksek basınç 874.1 mb olarak Ocak ayı, en düşük ay ise 868 mb olarak Şubat ayıdır.

Sivas Türkiye'nin köy sayısı itibariyle birinci, yüzölçümü itibariyle ikinci sırasında yer almaktadır.

 

 

 

 

SİVAS İLİNİN TARİHÇESİ

 

Sivas'ın bugünkü sınırları içerisinde yer alan Hafik Gölü, Pılır Höyüğü, Zara Tödürge Gölü kıyısındaki Tepecik Höyüğü ile Kangal ilçesi Çukur Tarla ve Kavak nahiyesi Höyük değirmeninde Prehistorik buluntular elde edilmiştir. Yıldızeli Argaz Höyük ve çevresinde Kalkolitik çağ (maden taş devri M.Ö. 5000-3500) ile Tunç Devri (M.Ö. 3000-1500) buluntuları elde edilmiştir.

 

Sivas'ın yazılı tarihi M.Ö. 2000 yılı başlarında Hititlerle başlamakta olup merkez Tatlıcak Köyü ile Uzuntepe Köyündeki Höyükler, Divriği Maltepe Köyünde bulunan höyük ve Gürün Şuğul vadisindeki Hititçe yazılar başlıca Hitit yerleşim alanlarıdır. Balkanlar üzerinden Anadolu'ya gelen Frig’lerin Hititleri ortadan kaldırmaları sonucu Sivas'ta Frig egemenliğine girmiştir. Frig yerleşimi Hitit yerleşim alanlarının üst katlarında görülmektedir. Lidya’lılar zamanındaki meşhur Kral Yolu da Sivas'tan geçmektedir.

Anadolu'daki Pers egemenliğinden sonra kurulan şehir devletlerinin zamanla Roma İmparatorluğuna bağlanması sonucu, önemli yol kavşağı üzerinde bulunan şimdiki şehir merkezinin iskan edildiği ve Sebasteia adını aldığı görülmekte veya ilin isminin Hitit Kavmi olan sibasip adından geldiği gibi, Roma İmparatoru Aguste tarafından şehre yunancada şehir manasına gelen "Sebasteia" adının verildiği ve yine Selçuklular zamanında üç değirmen anlamına gelen "Sebast" kelimesinden geldiği rivayet edilmektedir.

Bu yörede Roma hakimiyeti tam olarak yerleştikten sonra şehre "Diyapolis" yani Mebud şehri adı verilmiştir.

Roma İmparatorluğu hakimiyetine giren şehir 395'te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna ayrılan topraklar içerisinde kaldı.1509'da Anadolu'ya giren Türkmen güçleri ve 1604'te Alparslan'ın önünden kaçan Selçuklu şehzadesi Elbasan Sivas yöresinde kısa süre hakimiyet sağlamışsa da, bölgenin Türk egemenliğine girmesi ancak 1071 Malazgirt Zaferinden sonra gerçekleşti. Kısa bir süre Selçuklu hakimiyetinde kalan Sivas'ta 1075'te Danişmend Beyliği kuruldu. Danişmend Beyliğinin taht kavgaları ile zayıf düşmesinden sonra Anadolu Selçuklularını yeniden birleştiren I.Mesud, 1152’de Sivas'ı eline geçirdi.

Bizanslılarında karıştığı taht ve egemenlik kavgaları sırasında Anadolu Selçukluları ile Danişmend’liler arasında sürekli el değiştiren Sivas, 1175'te II. Kılıçarslan tarafından kesin olarak Selçuklulara bağlandı. Daha sonra İzzetdin Keykavus Sivas'ı başkent yapmış, uzun müddet Sivas'ta kalarak günden güne genişleyen Sivas Şehri mamur edilmiş ve 1217 yılında Şifaiye Medresesini yaptırmıştır. İlim adamlarını Sivas'ta toplayarak şehri büyük bir ilim merkezi haline getirmiştir, İzzetdin Keykavus Türbesi" yaptırdığı medrese içinde bulunmaktadır.

 

1220 yılında İzzettin Keykavus ölünce yerine I. Aladdin Keykubat hükümdar oldu. Bu dönem Anadolu Selçuklularının en parlak dönemi oldu. Moğol istilasını dikkatle izleyen ve önlemler almaya çalışan Sultan 1224'te Sivas'ı surlarla çevirerek korunaklı duruma getirdi. Yerine geçen II. Gıyasettin Keyhüsrev'in kötü yönetimi sırasında sıkıntı çeken halk,1240 yıllarında ayaklanarak Sivas'ı yağmaladı. Selçuklu askerlerinin sivilleri sindirmek için seferber olduğunu gören Moğollar, Anadolu'yu ele geçirmek üzere harekete geçtiler. Gıyasettin Keyhüsrev'i 1243'te Kösedağı Savaşı'nda yenilgiye uğratan Moğol güçleri, 'Sivas'ı işgal ettiler. Moğollarca bağımlı duruma gelen Selçuklular, Moğollar tarafından kurulan İlhanlı Devleti ile idareye hakim olunmuş. Sivas ili bu dönemlerde büyük bir gelişme göstererek önemli bir ticaret ve bilim kenti olmuştur.

Anadolu'da yarım asır kadar devam eden İlhanlılar devrinde Vali Demirtaş Sivas'a yerleşmiş ve istiklalini ilan ederek Sivas'ta uzun yıllar saltanatını sürdürmüştür. Demirtaş'tan sonraki Sivas Valileri sırayla, Alaattin Ertana oğlu Gıyaseddin Mehmet, Alaattin Ali ve oğlu Mehmet Bey Sivas'ta saltanatı sürdürmüşlerdir.

Ali Bey'in ölümünden sonra yerine geçen yedi yaşındaki Mehmet Bey'i Kadı Burhaneddin saltanatından uzaklaştırarak Sivas'ta kendi devletini kurmuştur. Bu arada Kadı Burhaneddin Sivas'ı onarmak için birçok çaba göstermiştir.

Surların etrafında hendekler kazdırılmış, kaleleri tamir ettirmiş ama Akkoyunlu aşireti reisi Kara Osman'la yaptığı muharebe sonunda katledilmiş yerine oğlu Alaattin geçmiştir.

Bu sırada Timurlenk Anadolu'ya akınlar yapmıştır. Yıldırım Beyazıt Amasya'yı almış Sivas'a yaklaşmış, güneyde Karamanlıların baskısına dayanamayan Alaattin, şehri Osmanlılara teslim etmiştir.

Bir davetle Sivas'ı teslim alan Beyazıt, şehri en büyük şehzadesi Emir Süleyman'a vermiştir. Sivas Osmanlıların eline geçtikten bir yıl sonra 1400 yılında Timur'un istilasına uğramış, bir süre sonra tekrar Osmanlı hakimiyetine geçmiştir.

Sivas Osmanlı İmparatorluğunda eyalet merkezi haline getirilerek Amasya, Çorum, Tokat kısmi olarak Malatya ve Kayseri illeri Sivas'a bağlı birer sancak olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde belirtildiği gibi Sivas zamanının en önemli eyaletlerinden biridir (40 ilkokul, 1000 dükkan, 18 han, 40 kadar çeşmesi olduğundan bahsedilir.

Sivas'a birçok vali atanmış, bunlar içinde belki de ismi hiç unutulmayacak olan Halil Rıfat Paşanın yaptırdığı birçok yollar, köprüler, hanlar ve konaklar halen halkımızın hizmetindedir. Tarihin kaydedildiği zamandan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Sivas, asırlar boyunca önemini korumuş ve özellikle Milli Mücadele yıllarında milli mücadeleye başlangıç olması ona tarihin en kıymetli değerini vermiştir.

19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa Amasya ve Tokat'tan sonra 27 Haziran 1919 günü Sivas'a gelerek yapılan toplantıda ülkenin durumu görüşülmüş ve en kısa zamanda Sivas'ta bir kongre yapılmasına karar verilmiştir. 2 Eylül 1919 günü Sivas'a gelen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindeki heyet tarafından 4 Eylül 1919 Perşembe günü saat : l4.00'da bugünkü Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi binasında Sivas Kongresi açılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, kongreye başkanlık etmiş ve kongre 11 Eylül 1919 Perşembe günü sona ermiştir. Bu kongreyle Cumhuriyetin temeli Sivas'ta atılmıştır, böylece Sivas tarihindeki yerini bir kez daha almıştır.

 

 

 

 

KÜLTÜREL DEĞERLER

Medreseler | Müzeler | Camiiler | Türbeler | Hanlar | Hamamlar | Çeşmeler | Köprüler | Konaklar

Sivas tarihinin çeşitli dönemlerinde muhtelif devletlere başkentlik yapması en önemli ticari ve kültürel hüviyete sahipliği ile, her dönemde yapılan sayısız eserlerle doludur. Bunlardan bazıları zamanımıza kadar gelmemiştir. Bazıları hala insanı karşısında hayran bırakacak bir güzellikle ayakta durmaktadır. Selçuklular döneminde kültürel hayatın canlılığı nedeniyle, medreseler, camiiler, türbeler ticari hayatın hareketliliğinden dolayı han, kervansaray ve imaretler Osmanlıların son dönemlerinde ise bayındırlık hizmetlerinin yoğunluğu ile dikkat çekicidir.

 

Bu eserler sanat açısından birer şaheserdir. Bir nevi Sivas, tarihi eserler yününden açık hava sanat galerisi görünümündedir. Tek tek incelendiğinde taşların hamur gibi yoğrulduğu, inançla beslenen ruh güzelliğinin zarif parmaklarla birer abide kurmak üzere nakşedildiği görülmektedir.

Medreseler, camiler, türbeler, hanlar ve köprüler olarak inceleyebileceğimiz tarihi eserlerden önemlileri şunlardır.

MEDRESELER

Şifaiye Medresesi : Taç kapısı üzerinde yer alan kitabesinde Selçuklu Sultanı I. İzzettin Keykavus tarafından 1217 M. yılında inşa ettirildiği yazmaktadır. Anadolu'daki Selçuklu tıp sitelerinin ve hastanelerin en büyük boyutlusudur. Hastane 48x68 m. ölçülerinde olup üzeri açık, iç avlusu 22x32 m. ölçülerindedir. 1768 yılında çıkarılan bir fermanla medreseye çevrilmiş, I. Dünya Savaşı esnasında levazım ambarı olarak kullanılmıştır. Genç yaşta hastalanan İzzettin Kevkavus vasiyeti üzerine çok sevdiği Sivas'a yaptırdığı Şifaiye'deki türbeye getirilerek 1220 yılında defnedilmiştir. I. Izzettin Keykavus; bilgin, iyi huylu, şair bir insandı. Genç yaşta hastalanması sebebiyle tıbba ve hekimlere çok önem vermiştir. Babası III. Gıyasettin Keyhüsrev, hocası Mecdeddin Ishak, halası Gevher Nesibe, karısı Mengücekli Behram Şah'ın kızı Selçuk Hatundur.

 

Binada taş ve tuğla malzeme karışık olarak kullanılmıştır. Selçuklu yapılarında olduğu gibi taç kapısı süslemelerine önem verilmiştir. Dışarı doğru taşıntılı taç kapı alınlığının sağında ve solunda aslan ve boğa kabartmaları yapılmıştır. Taç kapı da; pencere bordürlerinde, ana eyvan cephesinde Rumi tezyinata önem verilmiştir. Dikkatle incelendiğinde stilize çift başlı kartal ve kuş motifleri olduğu ortaya çıkar. Ana eyvanın sağında ay sembolünün içinde örgülü saçları olan bir hanım başı ve çevresinde kelime-i şahadet yazılıdır. Ana eyvanın solunda ise; bir güneş sembolü ve ortada bir erkek başı figürü yer almaktadır. Bugün bu figürler tanınmayacak haldedir. Gerek taç kapı cephesi, gerek pencereler, gerekse ana eyvan cephesi iç içe geçmiş yıldız biçiminde zarif motiflerle kaplıdır.

Darüşşifa'nın güney eyvanı I. İzzettin Keykavus'a türbe olarak ayrılmış ve inşa edilmiştir. Türbe kare bir plana sahip olup ongen tuğla örgülü bir kasnağa sahip kubbe ile örtülü ve sivri külahlıdır.

1220 yılında vefat eden I. İzzettin Keykavus'un sandukasından başka, hanedanına mensup on iki mezar sandukası daha yer almaktadır. Türbe cephesi, Selçuklu sanatının zengin çini süslemelerine sahiptir. Süslemede geometrik geçmeler, yıldızlar, kufi yazılar, mavi, lacivert, firuze ve beyaz renkleri ile şifa hanenin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Bu çini süslemeyi yapanın Ahmed Bekirül Marendi olduğu sağ pencere üzerindeki alınlıkta yazılıdır. Üstteki büyük çini kabartma kitabede; "Biz geniş saraylardan dar kabirlere çıkarıldık. Malın mülkün bana fayda vermedi, saltanatım mahvoldu." Fani dünyadan ahrete yolculuk günü 617 Şevvalin dördü anlamına gelen bir yazı kuşağı yer almaktadır.1220 tarihli en eski vakfiyeye de sahip olan ve dönemin tıp öğrenimi yapılması yanında hastane olarak hizmet veren Şifaiye Medresesi Selçuklu döneminin şaheserlerinden birisidir.

Gök Medrese : Batı yönünde giriş kapısının yer aldığı ana portal üzerindeki kitabesinden anlaşıldığına göre 1271 yılında Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Taç kapısının yan sütunca başlıkları üzerinde karşılıklı olarak yazılı imzaya göre Gök medresenin mimarı Konyalı Kaluyan'dır.

 

Gök Medrese açık avlulu dört eyvan şemasının uygulandığı iki katlı olduğu iddia edilen bir medresedir. Plastik sanatın şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme nedeniyle ışık gölge sistemi genel görünümünü etkilemektedir. Ayrıca sırlı tuğla ve mavi çini işçilikli tuğla örgülü minarelerde taç kapıya daha da önem kazandırmaktadır. Cephenin solunda üç dilimli kemeri, iki satırlık kitabesi ve üç yönü dolaşan geometrik bordürüyle çeşmesi cepheyi daha hareketlendirmiştir. Bu hareketliliği sağ ve sol tarafta bezemeli pencereler ve bekitme kuleler tamamlamaktadır. Medrese taç kapının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan başları doldurmaktadır. Koç, domuz, aslan, yılan, ejder başlarının tanındığı bu kompozisyonda burç işaretlerinin kast edildiği iddia edilmektedir. Türklerin on iki hayvanlı takvimlerinde de bu hayvanların bir kısmı mevcuttur.

Türk takviminin hayvanları da şunlardır; Fare, sığır, pars, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuzdur.

Minare kaidelerinden aşağı doğru inen mermer yüzeyde büyük boyutlarda geometrik, yazı ve bitkisel motifler simetrik durumda ve plastik görünümünde yapılmıştır.

Medreseye girişte sağda mescidi bulunmaktadır. Ahşap minberi sonradan yapılmıştır. Mihrabın büyük bir kısmı günümüze kadar gelebilmiştir. Çini ile kaplı olup üzerinde Ayet-el Kürsi yazılıdır. Üçgenler ile kubbeye geçişin sağlandığı mescidin kubbesi ve etekleri de çini tezyinatlıdır.

Girişin solundaki kare planlı kubbeli oda ise Dar-ül Hadis bölümüdür. İç duvarları sıvanmıştır. Üzeri açık dikdörtgen planlı iç avlunun ortasında bir havuzu olması gerekir. Bugün yapının içinde bu havuzun mermer taşları hala durmaktadır. Anadolu’da bilinen en büyük Selçuklu havuzudur. 22 köşeli poligonil bir plana sahiptir.

Avlunun kuzey ve güneyinde altı sütun üzerine inşa edilmiş bir revak kısmı bulunmaktadır. Bu revakların gerisinde küçük kapılardan hücrelere girilir. Doğu yönündeki ana eyvanı yıkılmış yerine mevcut taş ve kitabelerle bir duvar örülmüştür. Kuzey ve güneydeki yan eyvanların içi çini tezyinatla süslüdür.

Çifte Minareli Medrese : Taç kapı üzerinde yer alan kitabesine göre 1271 yılında Vezir Sahip Şemsettin Mehmed Cüveyni tarafından yaptırılmıştır. XIII. yüzyılın yarısından sonra Anadolu Selçuklu tarihinde imar faaliyetleri ve dönemin kültür hayatı ile önemli bir devresi olarak görülür. Bu yüzyılın içerisinde Buruciye Medresesi, Gök Medrese ve Çifte Minareli Medrese gibi taş, tuğla ve çini sanatının Anadolu da en önemli yapıtlarını meydana getirmişlerdir.

 

Bugün doğu yönünde yer alan medrese girişinin taş süslemeli cephesi büyük boyutları ve tuğla-çini örgülü iki minaresi ile dikkati çekmektedir. Sivas Gök Medrese Erzurum Çifte Minareli Medrese ile benzerlik gösteren yapının iki katlı olduğu öğrenilmektedir.

Ön yüz, ortada iki minareli taç kapı, iki yanındaki pencere ve köşe kuleleri ile kompoze edilmiştir. Ön yüzündeki süslemeli pencereler yerleştirilirken bir simetri aranmamıştır.

 

Cephedeki taş süsleme ve oran itibariyle mimari bir olgunluğun yanı sıra aynı süslemeyi tekrardan kaçınan bir anlayışın hakim olduğu göze çarpar. Böyle bir uygulama ile daha canlı, hareketli, ışık-gölge oyunlarını kuvvetlice hissettiren bir cephe elde edilmiştir. Taşın yanısıra sırlı tuğla ve çinilerle bezeli iki minaresi bu olgun ve doyurucu kompozisyonu renklendirmiştir. Taç kapının solunda, üç dilimli küçük bir niş içinde bugün okunmayacak kadar tahrip olmuş bir yazı görülür. Bu yazıda amel-i üstat zorlukla okunabiliyor. Bu yazıdan mimarının adının yazılı olduğu anlaşılıyor. Kesin olmamakla birlikte Konyalı Kaluyan veya keluk Bin Abdullah olduğu sanılmaktadır.

Buruciye Medresesi : 1271 M. yılında Anadolu Selçuklu Sultanlarından III. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Hibetullah Burucerdioğlu Muzaffer Bey tarafından yaptırılmıştır. İlmiye çalışmaları için medrese olarak yaptırılmış ve devrin pozitif ilimlerinin okutulduğu bina olarak uzun yıllar kullanılmıştır.

 

Sarımtırak renkli taşların oyma olarak yapılan giriş kapısı ve avlu karşısındaki iç cephe, devrin Selçuklu taş oymacılığının en güzel örneklerindendir.

Yapı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri açık avlu etrafındaki sütunlu revaklar ve bunların gerisinde bulunan hücrelerden oluşmaktadır. Giriş kapısının sol yanında mavi ve siyah çinilerle süslü türbe hücrede medrese binasını yaptıran Burucerdioğlu Muzaffer Beyin ve çocuklarının mezarları bulunmaktadır. Vakfiyesinden binada bir de kütüphane bulunduğu anlaşılmaktadır. Mukarnas kavsaralı bir nişin belirlediği taç kapıda dışa taşıntılı rozetler dikkati çekmektedir. Cephenin her iki köşesindeki demet payelerden oluşan köşe kuleleri yazı kuşağı ve pencereler cepheyi zenginleştirmektedir. Taş işletmeciliğinde ağırlığın taç kapıda yer aldığı görülür. yıldız, rumi ve geometrik motifler yüzeysel ancak bir dantel gibi işlenmiştir.

 

MÜZELER

Sivas Müzesi (Buruciye Medresesi) : 1271 M. yılında Anadolu Selçuklu Sultanlarından III. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Hibetullah Burucerdioğlu Muzaffer Bey tarafından yaptırılmıştır. İlmiye çalışmaları için medrese olarak yapılmış ve devrin pozitif ilimlerinin okutulduğu bina olarak uzun yıllar kullanılmıştır. 1968 yılından beri Sivas müzesi olarak kullanılmaktadır. Şimdi orta avlusunda arkeolojik ve taş eserler sergilenmektedir.

Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi : 1892 yılında Sivas Valisi Memduh Paşa tarafından yapılmıştır.1981 yılına kadar okul olarak kullanılan bina; onarım ve teşhir tanzimi gerçekleştirilerek, 1990 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. İçinde; Sivas Kongresine ait dokümanlar, Atatürk'e ait özel eşyalar, resimler ve yöreye ait etnografik eserler sergilenmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye tarafından 2 Eylül -18 Aralık 1919 tarihleri arasında "Milli Mücadele Karargahı" olarak kullanılan bina Cumhuriyet tarihimizde çok önemli ve müstesna bir yer tutmaktadır.

 

Binanın 12 Rebiulevvel 1310 H. (5 Ekim 1892) tarihinde Sivas Valisi Mazlum Paşazade Mehmet Memduh Bey tarafından mülki idare binası olarak yaptırıldığını belirten dört satırlık kitabe, halen Sivas müzesinde bulunmaktadır.

 

XIX. Yüzyılın Genç Osmanlı Dönemi sivil mimarlık örneklerinden biri olan yapı, üç katlı ve iç avluludur. Dış cephelerinde taş, iç mekanlarda ise ahşap ana malzemedir.

 

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına üç buçuk ay süre ile resmi karargah olarak tahsis edilen bina; Sivas Kongresi içtimalarının burada yapılmış olması Anadolu’daki Milli Mücadele hareketinin teşkilatlandırılarak millet iradesinin her türlü baskının, kişi ve zümre idaresinin üstünde olduğunun bütün dünyaya ispatlanması ve Cumhuriyet yönetiminin temellerinin burada atılmış olması ile tarihi bir hüviyet kazanmıştır.

 

Sivas Kongresine 19 vilayeti temsilen 32 üye katılmıştır, ancak illerden seçilerek kongreye sonradan dahil olan delegeler·nedeniyle bu sayılar değişiklik göstermektedir.

Yapıldığı tarihten itibaren okul binası işlevini sürdüren yapı; İdadi, Sultani, Sivas Lisesi, Kongre Lisesi adları ile anılmıştır,1930 yılındaki bir tadilatla Doğu cephesindeki esas giriş batı cephesine alınmış çatısı sacla kaplanmıştır.

1981 yılına kadar Lise olarak hizmet veren binanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in direktifleri üzerine müze haline getirilmesi yolunda girişimlerde bulunulmuştur.1984 yılında Kültür ve 'Turizm Bakanlığı'na devredilen Kongre Binası; Bakanlığımız Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce aynı yıl başlatılan müze amaçlı restorasyon ve teşhir-tanzim çalışmaları sonucunda: bodrum kat depoların, laboratuar ve fotoğrafhanenin yer aldığı mekanlar,zemin kat Etnografya Müzesi,üst kat ise Atatürk ve Kongre Müzesi olarak düzenlenmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliyenin bir müddet karargah olarak kullandıkları ve o tarihlerde Sultani olan müsamere salonunda 4-12 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresinin İştimaları yapılmıştır.

Tarihi Kongre Salonu ve Atatürk'e ait çalışma ve dinlenme odası, Kongrenin yapıldığı günlerdeki hali ile muhafaza edilmektedir.

Üst katta ayrıca; kongre öncesindeki olayların, Mustafa Kemal Atatürk'ün kongre hazırlığı ile ilgili tamimlerinin ve bildirilerinin sergilendiği salon; o zaman ki muharebenin temelini oluşturan telgraf odası; Sivas Kongresi ile ilgili tutanakların yer aldığı salon; merkezi Sivas'ta kurulmuş olan Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetine ait bildirileri ve haberleri içeren belgeler ile İrade-i Milliye Gazetesinin basıldığı salonlar mevcuttur.

Sivas Kongresi sırasında ve sonrasında Sivas'ta alınan tüm kararlara ait belgelerin; Cumhurbaşkanlığı Köşkü-Atatürk Özel Arşivi, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı arşivlerindeki asıllarından alınan örnekleri müzede sergilemektedir.

Müzeden Görüntüler için buraya basınız.

 

CAMİİLER

Ulu Camii : Kendi adı ile anılan mahallededir. Sivas müzesinde bulunan kitabesine göre 593 H.(1196-1197M.)yılında Kızılarslan Bin İbrahim tarafından yaptırılmıştır. 31*54m. iç ölçülerinde ve yaklaşık 1674m2'lik bir alana oturan dikdörtgen planlı camiinin üst örtüsü düz dam şeklindedir. Güney duvarına dik olarak uzanan 11 sahanlı asıl ibadet alanında toplam 50 yığma ayak bulunmaktadır.

 

XIII. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen tuğla örgülü, silindirik gövdeli minaresinde 116 basamakla çıkılmaktadır. Sekizgen kaidesinde kufı yazı şeritleri firuze renkli sırlı tuğladandır. Gövdede kilitli örgü sistemi aralıksız devam eder. Kaide, gövde ve şerefe altı firuze renkli çinilerle süslenmiştir.

Kale Camii : İlimiz Selçuk Parkı içerisindedir. III. Sultan Murat’ın vezirlerinden Sivas Valisi Mahmud Paşa tarafından 1580 yılında yaptırılmıştır. Asıl ibadet alanı kare planlı, üzeri yüksek bir kubbe ile örtülüdür. Beden duvarları kesme taşlarla inşa edilen camiinin kuzeybatı köşesinde yer alan tuğla örgülü minaresi on altıgendir.

Plan tertibi, mimari üslubu, süsleme elemanları ve ince uzun, zarif minaresi ile Sivas'taki Osmanlı camilerinin en güzelidir. Bu camilerimizden başka diğer camilerimiz ise; Meydan Camii(1564), Aliağa Camii(1589), Alibaba Camii(XVI.Yüzyıl) sayabiliriz.

 

TÜRBELER

Ahi Emir Ahmed Türbesi : Tokmakkapı Mahallesinde Kurşunlu Hamamı karşısındadır. XIV. yüzyılın ilk yarısında Ahi Emir Ahmed için yaptırılmıştır. Kare kaide üzerinde yükselen sekizgen gövdesi ve pramidal külahı ile tamamı kesme taştan inşa edilmiştir. XIV. yüzyılın ilk yansında Sivas'ta esnaf teşkilatı olan Ahiliğin önemli bir yeri olduğunu ispatlamaktadır.

 

Güdük Minare : Kare kaide üzerine, silindirik tuğla örgülü bir gövdeye sahip oluşu ve kısa bir minareye benzemesinden dolayı halk dilinde "Güdük Minare" adıyla şöhret bulmuştur.1347 yılında vefat eden Ertanoğullarından Şeyh Hasan Beye aittir.

Abdülvahabi Gazi Türbesi : Türbe ve tekkeler içinde özel bir yeri ve önemi bulunan Abdulvahabi Gazi Türbesi Sivas'ta halkın çok önem verdiği ve ziyaret ettiği türbedir. Abdulvahabi Gazi Anadolu'nun fetih devri evliyasındandır. Kötü alışkanlıklarını terk etmek, bela ve uğursuzluktan kurtulmak isteyenlerin dua ettikleri yüz sürdükleri ve şifa buldukları bir türbedir.

Şemseddin Sivasi Türbesi : Atatürk caddesi üzerindedir. Kanuni Sultan Süleyman'ın vezirlerinden Koca Hasan Paşa tarafından 1564 yılında yaptırılan Meydan Camiinin kuzeybatı yönünde camii avlusu içerisinde yer almaktadır.

Türbenin duvarları kesme taştan olup, iki bölüm halinde 1600 yılında inşa edilmiştir. Dıştan sekizgen bir kasnağa sahip tek kubbeli birinci kısmında Şemseddin Sivasi'nin, ikinci kısımda ise 20 adet sanduka bulunmaktadır.

Şemseddin Sivasi Tokat'ın Zile ilçesindendir. Kırka yakın eser sahibi alim, fazıl ve arif zat olup, Halvetiye Tarikatına bağlı Şemsiye kolunun kurucusudur.

Sivas il merkezinde diğer türbeler ise; Şeyh Çoban Türbesi (XIV. yüzyıl ortaları), Şeyh Erzurumi Türbesi, Kadı Burhanettin Türbesi, İncili Hanım, Mum Baba, Süt Evliyası, Akbaş Baba gibi önemli Türbeleri sayabiliriz.

 

HANLAR

Behrampaşa Hanı : 1573 yılında Sağır Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taş malzemeli, iki katlı ve ortası açık avlulu olarak inşa edilen hanın birde ahır kısmı mevcuttur. Güney yönünde dışa taşıntılı, sivri kemerli bir girişi ve bu girişin üzerinde üç dilimli kemere sahip iki penceresi vardır. Pencerelerin sağ ve solunda aslan motifi işlenmiştir. Halk arasında Taş Han olarak da bilinmektedir.

Sivas'ta bundan başka, Taşhan, Subaşı Hanı, Çorapcı Hanı gibi önemli bazı hanlarda mevcuttur.

 

HAMAMLAR

Kurşunlu Hamamı : Sivas'ın en büyük hamamıdır. 1576 yılında Sağır Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kadın ve erkek olmak üzere bitişik olarak inşa edilmiş bir çifte hamamdır. Klasik Osmanlı hamamlarının tüm belirgin özellikleri bu hamamda görülür. Kesme taşlarla İnşa edilen hamam bir zamanlar tuz deposu ve bir aralık erkek kısmının soyunmalık kısmı cami olarak kullanılmıştır. 1950 yılında esaslı bir şekilde onarılarak kullanılır hale getirilmiştir.

 

Sivas’ta bulunan başka önemli olarak; Meydan Hamamı, Kale Hamamı kalıntısı, Mehmet Ali Hamamı, Eski Paşa Hamamı, Çay Hamamı (Sütlü Hanım) ve Şirinoğlu Hamamlarını da sayabiliriz.

 

ÇEŞMELER

İlimizde tarihi çeşme sayısı hayli azalmıştır. Bunlardan mevcut ve önemli olanları; Şeyh Çoban ve Şehit Orhan Tunçgöz Çeşmesidir.

 

KÖPRÜLER

Eğri Köprü : Sivas'ın 3 km. güneydoğusundadır. Sivas-Eski Malatya yolu ve Kızılırmak'ın üzerinde 18 kemerli olan bu köprü ile geçilir. Uzunluğu 179.60m. eni 4.55 m'dir. Aynı doğrultuda olmadığı için Eğri Köprü denilmektedir. Kitabesi olmadığı için hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

 

Bundan başka önemli olarak Kesik Köprü, Yıldız Köprü ve Boğaz Köprülerini sayabiliriz.

 

SİVİL MİMARİ ESERLER VE SİVAS KONAKLARI

 

 

 

Hükümet Konağı: Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa tarafından 1884 yılında yaptırılmıştır.

Kongre Binası : Ulu Önder Atatürk'ün 4 Eylül 1919'da Sivas Kongresini yaptığı tarihi bina 1894 yılında yaptırılmıştır.

Jandarma Binası : Sivas Valisi Reşit Akif Paşa zamanında, 1908 yılında jandarma dairesi olarak yapılmıştır.

 

Ziyabey Kütüphanesi : Sivas'ın ileri gelenlerinden Yusuf Ziya Başara tarafından 1908 yılında kütüphane olarak yapılmıştır.

 

Bunlardan başka; İnönü Müzesi, Göğüs Hastanesi, Sanat Okulu, Eski Öğretmen Okulu, Yarı Açık Cezaevi, Alibaba Tekkesi gibi örnekler sayılabilir.

Sivas Kalesi : Yapıldığı tarih kesin olarak bilinmemektedir. Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, Kadı Burhaneddin Devleti ve Osmanlı dönemlerinde tamir edildiği kaynaklarda yazılıdır. Aşağı ve yukarı kale olmak üzere iki kısımdır. Aşağı kalenin çevresi 7500 m. yüksekliği 25 metredir. Kesme taştan inşa edilen sur duvarları, kuleleri ile Kayserikapı, Palaş, Tokmakkapı, Cancun, Salpur gibi şehre giren demir kapıları mevcuttur. Yukarı kale ise; şimdiki Kale Park diye tabir edilen yerdir. Çelebi Sultan Mehmed tarafından büyük çapta onarılan kalede sur duvarları, iki kapısı, üzerinde bir camii, zahire ambarları, sarnıç ve cephaneliği bulunmakta idi. Her şeyi ile mükemmel olan kaleden bugüne hemen hemen hiç iz kalmamıştır.

 

  

 

DOĞAL GÜZELLİKLER (MESİRE YERLERİ)

Doğal güzellik itibariyle çok zengin bir ildir. Çünkü il toprakları üç ayrı havza ve değişik iklim bölgelerine yayılmış ve toprakları yüksek sarp ve derin vadilerle parçalanmıştır. III. zamanda yoğun kırılma ve kıvrımların olması, çeşitli birleşimlerle temel kaynakların oluşmasını sağlamıştır. Diğer taraftan suda direnci az olan tuzlu ve kalkerli yüzlerin aşınması ile ilginç yeryüzü şekilleri ortaya çıkmıştır.

Eğriçimen Yaylası : Koyulhisar'a 20 km. uzaklıkta ve 1700 metre yükseklikte bir yayladır. Eğriçimen, çam ormanlarıyla kaplı nefis manzaralarıyla tabiatın bütün güzelliklerini cömertçe gözler önüne seren gerçek güzellikler beldesidir. Yöre yapısı itibariyle dağ turizmi için her türlü doğa imkanlarına sahiptir. Yörede olan derelerde alabalık tutma imkanı olduğu gibi avcılığa meraklı iseniz av yapma imkanınızda vardır. Tabiat cömertçe bütün verebileceklerini bu yöreye vermiştir. İlkbaharda yeşilliğine doyum olmadığı gibi sonbaharda renk cümbüşüne boğulan tabiat adeta insanı büyülemektedir.

 

Sızır Çağlayanı : Gemerek'in Sızır bucağına 1 km. mesafede ve Göksu Çayı üzerindedir. Zengin görsel imkanlar sunan dinlenme yerinde, gazino ve çay bahçesi vardır. Yörenin sıkça gelinen dinlenme yerlerindendir.

Çağlayanın bulunduğu Göksu Çay’ının kaynağı, bünyesinde Alabalık tesisleri vardır. Göksü Çayının bazı kısımlarında Sazan türü balıklar avlanabilir.

Paşa Fabrikası : İl merkezine 7 km. uzaklıktadır. Suyu güzel, fazlaca ağaçlık bulunan dinlenme yerlerimizdendir. Sıcak yaz günlerinde halkın ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte düzenlenmiştir. Küçük bir şelale de mevcuttur.

Ethem Bey Parkı : İl merkezinde ağaçlık, çiçeklik ve her türlü imkanlarıyla iyi bir dinlenme yeridir.

Karaçayır : İl merkezine 27 km. uzaklıkta ağaçlık ve halkın ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde düzenlenmiş güzel piknik ve dinlenme yeridir.

Kale Parkı : Şehrin merkezinde şehre egemen konumdadır. İyi düzenlenmiş ağaçlık ve çiçekliktir. Gazinosu, lokantası vardır. İyi bir gözlem noktasıdır.

 

Şarkışla Göl Gazinosu : Şarkışla ilçesine 2 km. uzaklıktadır. Göl kenarında gazinosu vardır. Yöre bilhassa hafta sonunda iyi bir dinlenme yeridir.

Koyunkaya Mesiresi : İmranlı'ya 12 km. uzaklıktadır. Çam ormanlarıyla, temiz havzasıyla, su kaynaklarıyla güzel bir dinlenme yeridir. Ancak gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak tesislerden yoksundur.

Ayrıca önceki sayfalarda bahsetmiş olduğumuz Gürün Gökpınar gölü , Hafik gölleri, Tödürge gölü önemli mesire yerlerindendir

 

 

KAPLICALAR

Sıcak Çermik | Soğuk Çermik | Kangal Balıklı Çermik | Alaman Çermiği | Akça Ağıl Çermiği

SICAK ÇERMİK

 

Sivas - Ankara asfaltı üzerinde, il merkezine 31 km. uzaklıktadır. Türkiye'de 30 adet birinci 3öncelikli kaplıca arsında 6. sırada yer almakta ve kaplıca şehri olarak geliştirme imkanına sahip 33y3er30leşmeler arasında bulunmaktadır. 46 - 50 santigrat derece arasında ısıya sahip kaplıca suyu sodyumlu, sülfatlı, hidrokarbonatlı, magnezyumlu ve karbonatlı bir bileşime sahiptir. Kaplıca suyu, romatizma, sinir sistemi, solunum yolu, sindirim sistemi, metabolizma bozuklukları, böbrek ve idrar yolları hastalıklarının tedavisinde yararlı olmaktadır. Oteli, lokantası, moteli, gazinosu ve diğer ihtiyaca cevap verecek imkana sahip olup yolu asfalttır.

SOĞUK ÇERMİK

 

İl merkezine 19 km. uzaklıkta olup, suyun sıcaklığı düşüktür (28 santigrat derece). Konaklama tesislerinin yanı sıra çoğunlukla çadır kurulmaktadır. Kaplıca çevresi ilginç bir topografya ve bitki örtüsüne sahiptir. Kaplıca suyu içildiğinde mide, bağırsak ve safrakesesi hastalıklarına iyi gelmektedir.

ORTA BUCAK ÇERMİĞİ

Şarkışla ilçesinin Orta Bucak Nahiyesi sınırları içindedir. Büyük bir havuzu vardır. 14 odalı bir motel ve gazinosu bulunmaktadır.

ALAMAN ÇERMİĞİ

Şarkışla ilçesinin Akçakışla bucağına bağlı Alaman köyü sınırları içindedir. İlçe merkezine 33 km. uzaklıktadır. Suyu oldukça kükürtlü olduğundan içilmez.

AKÇA AĞIL ÇERMİĞİ

Suşehri ilçesinin Akça Ağıl Köyü yakınlarında Erzincan - Tokat yolu üzerinde ve Kelkit Çayının güney kenarında yer alan bu kaplıca suyunun sıcak olması nedeniyle birçok hastalıklara iyi gelmektedir. Kadın ve erkekler için ayrı banyolar vardır. Halk tarafından büyük ilgi duyulmaktadır. 40 derece sıcaklıktaki suyu aşırı şişmanlara ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir.

KANGAL BALIKLI ÇERMİK

 

Ankara'ya 450 km. , Sivas'a 96 km. , Kangal ilçe merkezine 13 km. uzaklıkta olup yolu asfalttır. Kaplıcanın 5 km. yakınında Sivas - Malatya demiryolu geçmektedir. Eğer kaplıcaya demiryoluyla gidilmek istenirse Karanlık Köyünde bulunan Kangal istasyonunda inmek gerekir. Karayolu ile Sivas'tan Kangal'a gündüzleri her saat otobüs bulunmaktadır. Kangal Kaplıca arasında ulaşım taksi ve minibüslerle sağlanmaktadır.

 

Kangal Balıklı Kaplıca; ülkemiz termal kaplıcaları içerisinde kendine özgü bir yeri vardır. Tedavi özelliği itibari ile dünyada bir benzerini bulmanın mümkün olmadığı kaplıca, ilmi ve tıbbi bir mucizeyi "Sedef Hastalığını tedavi ederek" sergilemektedir.

36-37 derece sıcaklıktaki kaplıca suyunda bulunan balıkların mucizevi bir şekilde tedavi yöntemi uygulaması bu kaplıcanın ününü ve özelliğini daha da artırmaktadır. Çünkü, modern tıp da şimdiye kadar fayda görmeyen dünyanın her yerindeki cilt hastalıkları için Kangal balıklı kaplıcası en son ümit kaynağı olmaktadır.

Tahriş olmuş durumdaki veya herhangi bir enfeksiyondan oluşmuş cilt dokusundaki yaraları; egzama, cerahatli sivilceler ve hatta tıpta tedavisinin imkansız olduğu bilinen "Sedef" hastalığı gibi cilt hastalıkları 2-10 cm. büyüklüğündeki Cyprinide (Sazangiller) familyasından Cyprinion Macrostamus (Beni Balığı) ve Garra rufa (Yağlı Balık) türündeki balıklar tarafından iyileştirilmekte ve izleri kaybolmaktadır.

Kaplıcada ilk kez yıkananlar ellerinde olmayarak tarifi mümkün olmayan bir ürperti yaşarlar. Çünkü suya girer girmez, ince, kahverengi, gri, bej rengindeki sazan ve kaya balığı türü balıkların hastanın etrafında dolaşmaya ve ciltte hastalık belirtisi olan yerleri temizlemeye başladıklarını görürler. Hastaların balıklara alışmaları 2-3 gün sürer. Dişleri olmayan bu balıklar, 36-37 derece sıcaklıktaki suyun yumuşatmış olduğu kabarık yara kabuklarını yavaş ağız (dudak) hareketleriyle acıtmadan ve kanatmadan kopararak cilt pürüzsüz hale gelinceye kadar temizler. Tedaviden olumlu sonuç alınması için üç hafta (21 gün) süresince günde üç defa havuza girmek ve iki saat suda kalınması gerekmektedir. Ayrıca, sabahları aç karına birkaç bardak şifalı sudan içmeyi ihmal etmemek gerekir. Diğer taraftan yerden kaynayan su içindeki kabarcıkla ve balıkların vücut üzerinde yaptığı darbelerle vücutta bir gevşeme ve dinlenme görülmektedir. Tedavi tamamen yan etkisiz olup, kesinlikle herhangi bir ilaç kullanılmamaktadır.

 

Ancak bazı hastaların tereddütleri daha sonra tekrarlarsa konusu oluyor. Yapılan araştırmalarda bugüne kadar böyle bir vaka ile karşılaşılmamıştır. Dünyanın bir numaralı kaplıcası diyebileceğimiz bu kaplıca yalnız sedef hastalarını değil tüm cilt hastalıklarını tedavi etmektedir.

Vücut ısısına eşdeğer olan 36-37 derece deki kaplıca suyu şifa özelliğinin yanısıra berrak, kokusuz aktığı yerde hiçbir çökelti bırakmamaktadır. Kaplıca suyunda kalsiyum, magnezyum, selenyum ve bikarbonat gibi iyonlar çok miktarda bulunmakta olup, banyo için elverişlidir. Romatizmal hastalıklara, sinir hastalıklarına, kırık, çıkık, ezik ve bazı durumlarda kireçlenmeye, sabahları aç karına birkaç şifalı su içmek ve banyo yapmak kaydıyla başta ülser olmak üzere böbrek hastalıklarına kesin tedavi sağlamaktadır.

Kaplıcanın mülkiyeti Sivas İl Özel İdaresine ait olup, özel kişilere ihale ile kiraya verilmektedir. Kaplıca bünyesinde iki ayrı motelde toplam 120 yatak bulunmaktadır. Kamp ve karavan turizmine uygun olup, 150 adet çadır yeri mevcuttur. Bütün yıl hizmete açıktır (12 ay). Kamp ve karavan yeri elektriği, çöp toplama bidonları, moteli, restaurantı, gazinosu, bakkalı, manavı ve kasabı gibi yan üniteleri mevcuttur.

Çermik kırsal bir alanda olup, yeşil bir vadi içerisindedir. Bayanlar ve erkekler için ayrı ayrı girilebilen iki adet üstü açık , bir adet üstü kapalı havuz ile soyunma yerleri mevcuttur. Havuzlar günde 1500 kişiye kadar hizmet verebilme kapasitesindedir.

Kaplıcanın öneminden dolayı, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığınca 17-18 Haziran 1993 günlerinde Balıklı kaplıca ve Sedef Hastalığı (Psoriasis) konusunda çeşitli üniversitelerden birçok bilim adamının katılımıyla gerçekleşen bir ulusal sempozyum düzenlenmiştir.

 

 

 

 

 

FOLKLORİK DEĞERLER

Giyim Kuşam | El Sanatları | Sanatçılar ve Ozanlar | Halk Oyunları | Yöre Mutfağı

İlin geleneksel yapısı yeni yeni çözülmelere başlamıştır. Yaşama biçimi daha çok göçlerle belirlenmektedir. Giyim - kuşam ve beslenmede aynı özellikler görülür. Kırsal kesimde geleneksel yapı belirginken kentlerde ikili bir yapı gözlenmektedir.

Sivas'ta geleneksel el sanatlarının köklü bir geçmişi vardır, dokumacılık, bakırcılık, çubukçuluk, çorap örücülüğü, çakı-bıçak yapımcılığı günümüzde de sürdürülmektedir.

Selçuklular döneminden başlayarak bölgenin yönetim, ticaret, bilim ve kültür merkezi olan Sivas, dönemin mimarisi ve taş işçiliğini yansıtan özgün yapıtlarla doludur. Kent mimarisinde de o dönemin etkileri görülmektedir.

Sivas folklorunun özgünlüğü, renkliliği ve zenginliğiyle ülke folkloru içinde ayrı bir yeri vardır. Yöreden günümüzde de pek çok halk ozanı yetişmektedir.

Yerel ağız yörelere göre önemli ayrılıklar gösterir. Merkeze yakınlık, ulaşım ve pazar imkanları yerel ağız özellikleri üzerinde etkili olmuştur. Yöre folkloru, atasözleri, deyimler, tekerlemeler, bilmeceler, ninniler, alkış ve kargışlar yönünden de çok zengindir.

Sivas, halk müziği ve oyunları yönünden ilginç bir yöredir. İlk resmi derleme 1926'da, ikinci 1937'de gerçekleştirilmiştir. Türkü ve değişlerde, 10 zamanlıdan başlayıp 15 zamanlıya dek karma usullerin örnekleri vardır.

 

GİYİM KUŞAM

Orta Anadolu'nun giyim-kuşam özellikleri Sivas yöresinde de belirgindir. Özellikle erkek giyimi her dönemde bu etkiye göre biçimlenmiştir.

Kadın giyiminde ise yerel özelliklerden kaynaklanan bir çeşitlilik görülür. Merkezlerde kimi değişmelere karşın, kadın giyim kuşamında geleneksel özellikler yer yer korunmaktadır.  

 

                                                            Geleneksel Kadın Giyimi : Fes yörenin yaygın başlık türüdür. Önüne ipekli yemeni-krep dikilir yada bağlanır. Uçları yandan sallanır. Günlük giyimde her zaman fes kullanılmaz. "Değirmi" denen düz, "hindi" denen renkli ve desenli tülbentler bağlanır. "İşlik" denen iç giysileri de ak bezdendir, elde dikilir. Üstte omuzlardan ve belden "kırmalı" üç etek biçiminde "peşli" denen entarileri giyilir. Kollar geniş ve "dilmeli" dir. Peşlerin ikisi öne, birisi arkaya gelir, aradaki "sayvanlı" dır, (astarlı). Kara yünden yada ketenden yapılmış, nakışlı, çevresi oyalı önlükler bağlanır. Ayrıca madeni kemerler, el örmesi yün kuşaklarda kullanılır. Bazı yerlerde kadife atlas üzerine sim işlemeli bindallılar giyilir. Kolların yırtmaçlısı da yırtmaçsızı da geniş ve sarkıktır. Entarilerin tümü yakasız, önden göğüs altına dek düğmelidir. Özel günlerde sırmalı ve işlemeli cepken de giyilir. Kadife üstüne sırmalılara "kadama" denir. Alta bel ve parçaları uçkurları "tuman" (şalvar biçimli, bol dikmeli don) giyilir. Parçalar çoraba dek uzanır. Renkli ve desenli çoraplar mevsimine göre ince yada kalın yünden örülür.

Dışarılık giysi olarak çarşaf, Cumhuriyet sonrasında da uzun süre kullanılmıştır. Günlük yaşamada tülbent, baş örtüsü kullanılmaktadır. Buna yaşmaklamak denir. Yaşlı kadınlar "namazlık" denen uzunca bir baş örtüsü kullanır. Son zamanlarda, atkı-manto biçimi üst giyiminde yaygınlaşmıştır. Kelik, yemeni, çarık geleneksel kadın ayakkabılarıdır. Bunların yerini giderek kara lastik ve plastik ayakkabılar almıştır. Kentlerdeyse kundura giyilmektedir.                                                        Geleneksel Erkek Giysisi : Poşu yada "hindi" bağlanmış fes, erkek giyim-kuşamında da yaygın başlık biçimidir. İnce ak ipekten, ketenden yakası düz, omuzdan düğmeli "işlik" üstüne, kolsuz yelek giyilir. Bele şal bağlanır; kalçadan büzgülü "şayak" yada "zıvga" denen pantolonlar kalın kumaştandır. Ak-kara, kırçal çoraplar nakışlıdır. Tokalı çarık, kulaklı yemeni, yüksek ökçeli ve sivri burunlu "iskarpin" yaygın ayakkabı türleridir.

Gürün Şalları : Hint ve İran şallarının desen ve dokuma tekniğini, Türk kumaşlarının desen ve dokuma tekniğini , Türk kumaşlarının desen ve dokuma tekniğiyle birleşmiş, Avrupa’nın taklit şallarının özelliklerini Anadolu insanının zevk ve giyim ihtiyaçlarıyla kaynaştırarak orijinal bir sentez meydana getirmiştir.

Dokuma Tekniği ve Motifler : Gürün şalları el tezgahlarında dokunmuştur. Bu tezgahlar, Jakar tarafından ıslah edilmiş, Gürün'de de Jakar tezgahlarından yararlanılmıştır. 2.52 m. boyunda ve 1.20 m. eninde kesilme yerleri belli edilerek top halinde dokunmuştur.

Gürün şallarında sadelik ve zeminde beyaz renk hakimdir. İran (Acem) şallarında ise süs ön plandadır. Zemin dışında kırmızı-sarı veya kırmızı-mavi renkler bol miktarda kullanılmıştır. Yün iplikler bitki boyalarıyla boyanmıştır.

Gürün şalları konusunda en geniş çalışmayı yapan Prof. Kenan Özbel motiflerine göre bu şalları dört gurupta toplamıştır.      

Serpme Motifli Şallar : Ana motifi badem veya pençe adı verilen motiftir. Bu motif halk arasında günümüzde "şal deseni" diye tanınmıştır. Bademler aralıklı veya verev şeklinde dizilmiştir. Bademlerin arasında küçük çiçekler ve yapraklar, dalcıklar seyrek olarak da çintemani motifleri doldurulmuştur. Bademlerin içi boş bırakıldığı gibi çiçekler ve yapraklarla da bezendiği olmuştur.

Motifleri Birbirine Bağlı Şallar : Bu tür şallara "sarmaşıklı şal" da denir. Badem motifleri kumaşa serpme olarak yerleştirilmiş, ancak bademler bir dalla birbirine bağlanmaya çalışılmıştır. Kadın elbiseleri genellikle bu şallardan yapılmıştır.

Motifleri birbirine geçme şallar : Motifleri asma dalları gibi birbirine geçmiş kavisli dallardan oluşmuştur. Bu yüzden halk arasında "Asma dalı desenli şal" olarak tanınmıştır. Kadın elbisesi yapımında tercih edilmiştir.

Çubuklu, yollu şallar : Çubukların enleri ve araları dokuyanına göre dar veya geniş tutulmuştur. Çubukların gerek içleri, gerekse araları serpme veya bağlı badem, çiçek, yaprak, asma dalı, koç boynuzu, saç bağı motifleriyle doldurulmuştur.

Yaygın Gürün şalları bunlardır. Başlık ve kuşak olarak kullanılmıştır.

 

GELENEKSEL EL SANATLARI

Sivas'ta geleneksel el sanatları oldukça gelişmiştir. Dokumacılık, bakırcılık, gümüş işçiliği, çubukçuluk, çorap örücülüğü, ve çakı-bıçak yapımcılığı en köklü el sanatlarıdır. Bunlardan çorap örücülüğü giderek önemini yitirirken, diğerleri günümüzde de sürdürülmektedir. Sivas'ın çok zengin kompozisyonlu ve renkli dokumaları ile kara kemik saplı bıçakları ünlüdür.

Dokumacılık : Selçuklular döneminde başlayan dokumacılık sonraki yüzyıllarda gelişmiştir. Bunlardan bir dönem çok ünlü olan şal dokumacılığı günümüzde yapılmamaktadır. Sivas halılarının en önemli özellikleri tümüyle yün, sık dokulu ince havlı olmasıdır. Halının sık dokulu olması için kirkit oldukça sert vurulur. Bu arada esnekliği sağlamak için ilmikler iki tarandıktan sonra özel ayarlı makaslarla kesilerek hav yüksekliği ayarlanır. "Eriş" denilen çözgü ipliği çok bükümlü ve incedir.

Bu yüzden halılarda düğüm sayısı oldukça yüksektir. Selçuklu halılarındaki geometrik bir düzenle yerleştirilmiş motiflerin oluşturduğu kompozisyonlar, geliştirilmiş biçimleriyle günümüz Sivas halılarında da görülmektedir. "Çeşmi bülbül, çamurlu, kuçlu, lalezar, yılanlı" bunlar arasındadır. Desenlerin kimileri kent adları, kimileri de sayılarla anılır. Sivas halılarının bir başka özelliği de zıt renklerden özenle kaçınılmasıdır. Halılarda en az 12 renk görülür. Başlangıçta çok mat olan bu renkler kullanıldıkça canlılık kazanır. Lacivert, al ve tonları yaygındır.

Kilim dokumacılığı daha çok köylerde gelişmiştir. Seccade, divan, taban ve duvar tipi kilimler çok yaygındır. Ayrıca 6-7 m kare büyüklüğünde kilimlere rastlanır. Geçmişte Gürün, Şarkışla, Yıldızeli ve Kangal'da dokunan kilimler renk ve desen açısından farklılık göstermekteydi. Bunlarda geometrik motiflerin yanında çeşitli figüratif motiflerde kullanılırdı.

Teknik kaygılarla kilimlerde çoğunlukla geometrik motifler yeğlenir. Al, yeşil, mavi, kara ve turuncu en yaygın renklerdir.

Çorap Örücülüğü : Geçmişte Gürün'de çok gelişmiş olan çorap örücülüğü günümüzde yitmeye yüz tutmuştur. Burada tiftikten ince görünümlü çorap örülürdü. Kullanılan sitilize bitki, hayvan ve insan motifleri dokuyanın iç dünyasını yansıtacak biçimde işlenirdi.

"Yandım alamadım, yarimi eller aldı. Kakül ergen bıyığı, eli mektuplu, elif-be, aşık kirpiği, gönül kilidi, katip çimciği ve civan kaşı" en yaygın motiflerdir.

Çubukçuluk (Ağızlık Yapımcılığı) : Çubukçuluk köklü el sanatlarından biridir. Kişisel kullanım yada satış için yapılan çubuklar günümüzde turistik bir değer kazanmıştır. Ağızlık yapımında yörede germişek yada karamuk denilen bir ağaç kullanılır. Germişek çubukları istenilen boyda kesilir, bunlar uzunluklarına göre "Lüleli, topcık başlı, yanma başlı, ufak ağızlık, ufak lüleli ağızlık, arabalı ağızlık (birbirine geçmeli)" gibi çeşitli adlar alır. Tomruk makinesinde kabukları soyulan çubuklar tornaya bağlanır, keski yatay yada dikey tutularak desenin dış çizgileri (konturlu) çizilir. Sonra kalemle (ince uçlu işleme ve kakma gereci) desenler oluşturulur. Bu işleme "nakış keskisi" denir. İşlemleri bitirilen ağızlık kezzaba batırılır. Ateşe tuttuktan sonra zımparalanır. Yeniden tornaya bağlanır ve matkapla ağız bölümü (sigara konulan yeri) açılır. Çakıyla yassılaştırılan bu bölümde kezzaba batırma, kızartma ve cilalama işlemlerinden geçirilir.

Süslemede uygulanan bir başka teknikte ekin saplarının üzerine ibrişim yada ipek sarılmasıdır. uzunlamasına kesilmiş ekin sapları süslemenin yapılacağı bölümlere yerleştirilir. Alt ve üstlerden renkli ibrişim (yada ipek) sarılarak süslemeler oluşturulur. Bu teknik çoğunlukla yazı yazmada uygulanır. İlde ilk ağızlığı Şeyh Aziz Baba'nın yaptığı söylenir.

Bakırcılık : Bakırcılık eski yaygınlığını yitirmiştir. İl bakırcılığının en eski örnekleri Sivas müzelerinde sergilenmektedir. Külçe bakır önce küçük parçalar halinde silindirden geçirilerek inceltilir, sonra biçimlendirilir. Biçimlendirmede kazan ve sinilerde dövme, küçük kaplarda çekme tekniği kullanılır. Dövme tekniğinde bakır, ağaç tokmakla dövülür; çekme tekniğindeyse istenilen tahta kalıplara göre tornada çekilir. Süslemeler kakma yada çalma tekniğiyle yapılır. Kakma tekniğinin iki uygulama biçimi vardır. Birinde motifler kap üzerine kazılarak yada oyularak işlenir. Diğerinde ise kabın üzeri bal mumuyla sıvanır, motifler kalemle çizildikten sonra açılan oyuklara asit dökülür. Asidin bakır üzerinde oluşturduğu karalanmalardan yararlanılarak motif işlenir. Çalma tekniğinde motifler demir zımparalarla baskı yapılarak işlenir. Yazılar, bitkisel ve geometrik motifler en yaygın süslemelerdir. Geometrik motiflerde geçmeli daireler, üçgenler, dörtgenler; bitkisel motiflerde yaprak, lale, nar, nar çiçeği ve servi kullanılır.

Ustaların yapıtlarına adlarını, bir din büyüğünün adını yada ayeti yazması gelenektir. Ancak yazıyı motifler arasına yerleştirmek güç olduğundan bu gelenek giderek kaybolmaktadır. Bu tür süslemelere en çok Osmanlı dönemi yapıtlarında rastlanmaktadır.

Çakı-Bıçak Yapımcılığı : Geçmişin gözde kılıçları, kılınççılar çarşısında yapılırdı. Kılıcın yerini giderek daha güçlü silahlar alınca, kılıç ustaları çakı-bıçak yapımına yöneldiler. Günümüzde de sürdürülen çakı-bıçak yapımı, eski yaygınlığını yitirmiştir. Kentte bulunan bıçakçı atölyelerinde; genellikle kılıç tipli bıçaklar, bağ bıçakları, büyük ekmek bıçakları, bir iki üç ağızlı yada ustura ağızlı bıçaklar yapılır. Kentin özellikle kara saplı bıçakları ünlüdür. Çakı ve bıçakların "namlu" denilen ağızları çelikten sapları boynuzdan yapılır. Ocakta kızdırılan çelik, örste dövülerek namlu biçimi verilir. İlk düzenlemeden sonra oluğu (tırnak oyuğu) açılır. Yeniden düzenlenir, su verip parlatılır. Böylece namlu sapa takılacak hale gelir. Sap için çoğunlukla öküz, keçi ve koç boynuzu kullanılır. Boynuz istenilen boyutta kesilir, ısıtılarak mengenede düzeltilir, kalıplanır. Sonra içi testereyle oyulur. Bıçak ustalarının "elde resim yapma" dedikleri son düzenlemeden geçirilir. Rendelendikten ve zımparalandıktan sonra namluya takılacak duruma gelir. Namlu sapın uç bölümünde açılan oyuğa yerleştirilir, delinerek çivilenir. Çivi başları birer pul konduktan sonra ezilir, çarkta parlatılır.

 

BÖLGE SANATÇILARI ve OZANLARI

Şüphesiz halk şairlerimizde diğer sanatçılarımız gibi birbirinden ayrı özelliklere sahiptir. Hiçbir şair, ötekine tıpa tıp benzemez. Ama hemen hemen hepsine aynı gelenek ve törelerden geldikleri için birbirine benzer yanlarıda eksik değildir.

Bazı şairlerin hepside şiirlerini sazla çalıp çağırırlar. Halk şairi ile sazını birbirinden ayıramayız. Keramet sazdamıdır, sözdemidir bilemeyiz? Aşık sazına gözü gibi bakar. Aşık Veysel'in;

"Ben ölürsem sazım sen kal dünyada , Gizli sırlarımı aşikar etme" deyişi elbette ki çok anlamlıdır.

Şairlerimizin hemen hepsi aşk, ölüm, hasret, yiğitlik, tabiat, din gibi temalar işlemişlerdir. Aşk konusu baş köşeyi tutmaktadır. Ölüm karşısında şairlerimizin uysal, teslimkar ama alabildiğine üzüntülüdür. Ölümün bıraktığı yıkımlar, kayıp olan güzellikler dostluklar terennüm edilir.

Sivas'ın şair ve aşıkları şunlardır:

Şemseddin Sivasi, Pir Sultan Abdal, Ruhsati, Kul Himmet, Suzi, Aşık Veysel, Zaralı Halil Söyler, Mesleki, Aşık Talibi, Recep Kamil, Şeyh Halit.

Diğer aşıklarımız ise; Sefil Selimi, Aşık Talibi, Gürünlü Aşık Rıza, Ali İzzet Özkan, Veysel Cehdi Kut, Kul Gazi, Feryadi, Belcikli Seyit, Karasarlı Seyit, Aşık İsmeti, Ali Dayı, Şükrani, Nuri Sivasi, Kul Himmet.

Tabiat teması da Sivas şairleri tarafından en iyi şekilde işlenmiştir. Şairlerimizin en zengin yanlarından birini teşkil etmektedir. Çeşitli hayvanlardan tasvir edilerek tabiat manzarasını tamamlar. Tabiatın güzellikleri yanında çeşitli afetlerde şairin, ozanın gönlünde dile gelmiştir. İşte o zaman şiir olmuş, destan olmuş, türkü olmuş. Anadolu yaylasına göz atıldığı zaman Sivas'ın aşıklar yatağı olduğu görülür. Sivas şairleri aynı zamanda Sivas büyükleridir . Hepside en duru en özlü Türkçe ile söylemişlerdir. Türküleri, deyişleri günlük müzik yaşantımıza girmiştir. Radyo ve televizyon programlarında hemen hemen hepsinin türkülerine yer verilir.

Yurttan sesler Korosunun kurucusu halk müziğinin derleme ustası Muzaffer Sarısözen'i anmadan geçemeyiz. Ayrıca masal üstadı Eflatun Cem Güney, Tevfik Aksoy Kayabeyzade, Memduh Bey günümüz şairlerinden Vehbi Cem Aşkun edebiyat dalında denemeler yapmış; radyo sanatkarlarından Ömer Altuğ, Emel Sayın ve Selehattin Erorhan da Sivas' ta yetişen Türk musiki ve halk müziği ses sanatçılarıdır. Halk şairlerimizin özelliklerini anlatan bazı ünlü değişlerini şöyle sıralayabiliriz.

AŞIK VEYSEL

1894 yılında Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğdu. Babası Karaca Ahmet, annesi Gülüzar Hatun' dur.

7 yaşına geldiğinde gözünün birini yakalandığı çiçek hastalığından kaybetti. Diğer gözüne perde indi. Çok geçmeden iki gözünüde kaybetti.

Oyalanması için babası Aşık Veysel'e bir saz aldı. Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin adlı saz ustalarından dersler aldı. Önceleri Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Aşık Kerem, Aşık Erzurumlu Emrah gibi ustaların türkülerini söyledi. 1933 'te Cumhuriyetin 10. Yılı için yazdığı destanının yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramındaki başarısı dikkat çekti. Ahmet Kutsi Tecer'in de yardımlarıyla Veysel kırk yaşından sonra kendi eserlerini vermeye başladı. Çeşitli Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği yaptı. Aşık Veysel, İki kez evlendi. İki oğul, dört kız babasıdır. Şiirlerinde yurt sevgisi, kardeşlik, birlik ve okuma sevgisi işledi. 21 Mart 1973 tarihinde "Sadık Yarım" dediği kara toprakla kucaklaştı.

SİVAS HALK OZANLARINDAN DÖRTLÜKLER

Sivas ellerinde sazım çalınır

Çamlı beller bölük bölük bölünür

Yardan ayrılmışam bağrım delinir

Katip arzu halim yaz yare böyle.

Kadılar müftüler fetva yazarsa

İşte kement işte boynum asarsa

İşte hançer işte kellem keserse

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.

Aşık Veysel

Kimse bana yaren olmaz yar olmaz

Mertlik hırkasını giydim giyeli

Dünya bomboş olsa bana yar kalmaz

İnsana muhabbet duydum duyalı

Çoğu bende kağıt, hüccet arıyor

Hal bilmeyen dip dedemi soruyor

Dostlar ölümüme karar veriyor

Sefil Selimi'yem dedim diyeli Sefil Selim.

Zaralı Halil

Karlı dağlar karanlığın bastı mı?

Kahbe felek ayrılığın vakti mi?

Karlı dağlar ne olur ne olur!

Asker ağam gelse yarelerim eyi olur!

Dünya dediğin bir dal yapraktır

Evvela ahirin kara topraktır

Bu dünyada benlik satan ahmaktır

Daim ölüm kuşu döner başımdan

Pir Sultan Abdal

 

SİVAS HALK OYUNLARI

Sivas halk oyunları çok zengin ve çeşitlidir. Sivas halay bölgesi içindedir. Oyunlara eşlik eden çalgılar, davul ve zurnadır. Zurnanın yerini bazı zamanlar klarnetin aldığı da görülmektedir. Ayrıca; Kaval, bağlama, tel, kemençe, kaşık, ruzba, saz, darbuka gibi çalgılar Sivas'ta kullanılmaktadır.

Sivas halay bölgesi olmakla beraber, zeybek ve bar oyunlarının da oynandığı bilinmektedir.

Erkeklerde; ayaklarda tokalı çarık veya yemeni bulunur. Aynalı çorap denilen sırmalı yün çorap takılır. Üzerine şalvar ve üzerine yakasız beyaz işlik giyilir.

Kadınlarda; başta fes bulunur. Bu fes 5-6 santimetre kadardır. Üstü düz olup bu kısma altın para döşenir. Önüne krep örtü dikilir ve uçları iki yana ve arkaya sallandırılır.

YEMEKLER (YÖRE MUTFAĞI)

İl mutfağı tarım ürünlerine dayanmaktadır. Harman sonunda (sonbahar) kışlık yiyecek hazırlıkları başlar. Un öğütme, bulgur dövme, çekme, erişte, kadayıf, salça yapımı, sebze kurutma, etlik kesimi bunların başlıcalarıdır.

Yöre yemekleri daha çok unlulara dayanmaktadır. Keş, peskütan, çökelek, süt ürünlerinden hazırlanan yiyeceklerdendir. Yöre yemekleri genellikle kırsal kesimlerde yazları ayranlı, pancarlı çorba, madımak, evelik, düğücek aşı gibi yemekler yapılır. Kışları ise tırhıt, sübüra, kelecoş, tarhana, içli köfte, hingel gibi hamurlu yemekler yenmektedir. Kentte genellikle sebze yemekleri yapılmaktadır. Sivas kebabı ünlüdür.

Tandırda kül çöreği, fotla, patates yada peynirle yapılan kömbe, kete, lavaş yörede yaygın ekmek çeşitlerindendir.

 

 

BELİRLİ GÜNLER

 

ANMA GÜNLERİ

  • Atatürk'ün Sivas'a İlk Gelişleri : 27 Haziran , her yıl bu tarihte günün anlamını belirten etkinliklerle kutlanır.
  • Aşık Veysel ve Ozanlar Haftası : 15-21 Mart. Her yıl bu tarihte ünlü halk ozanımız anılır. Anma törenleri, Şarkışla ilçesinde ve ünlü halk ozanımızın köyü Sivrialan' da çeşitli etkinliklerle yapılır.
  • Zaralı Halil Söyler'i Anma Günü : Haziran ayında. Ozanımız çeşitli etkinliklerle Zara ilçesi ve Sivas'ta anılmaktadır.

 

FESTİVAL ve ŞENLİKLER

  • 4 Eylül Sivas Kongresi Kültür ve Sanat Etkinlikleri : 4-5-6 Eylül. Her yıl Sivas Kongresinin dönüm yılında, günün önemini belirtir çeşitli kültür ve sanat etkinlikleriyle kutlanmaktadır.
  • Aşık Veysel Kültür ve Sanat Şenlikleri :Değişik tarihlerde Şarkışla ilçesi ve Halk ozanımızın köyü Sivrialan' da çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. (Muhtemelen Temmuz ayında)
  • Geleneksel Pir Sultan Abdal Şenlikleri : 3-4 Temmuz ünlü halk şairimizin köyü Banaz'da çeşitli kültür etkinlikleri ve şenlikler düzenlenmektedir.

 

 

EĞİTİM ÖĞRETİM

Ulusların yükselişi ve çöküşü; her zaman eğitimle olmuştur. Eğitimini sağlam temeller üzerine kuran devletler hızla büyümüş ve kalkınmıştır.

İlimizde ayakta kalan en eski eğitim kurumları, Selçukluların eserleridir. Selçuklular döneminde Anadolu'nun ilk üniversitesi (1217) Sivas'ta kurulmuştur. Bu üniversitenin Şifahiye Medresesi bölümünde (tıp, göz, ruh, cilt hastalıkları bölümleri); Buriciye Medresesinde ilmiye (diğer fen ilimleri) Gökmedresede ise fıkıh ve din ilimleri öğrenimi yapılmıştır.

İlimizde Osmanlı devrinde de önemini koruuş, belli eğitim kurumları açılmıştır. Bölgenin ilk Rüştiye, idadi ve sultanileri burada açılmıştır. 1881 yılında Erkek İlk Öğretmen Okulu, 1887 yılında Sivas Lisesi, 1902 yılında Sanat Enstitüsü kurulmuştur.

Cumhuriyet İlanıyla birlikte çok önemli gelişmeler olmuş; çağdaş eğitimin yakalanması için hızlı bir çalışma başlatılmış; il merkezinde ve köylerinde yeni okullar açılmış ve öğretmen yetiştirilmesine hız verilmiştir. 1974 yılında açılan Cumhuriyet Üniversitesinin Sivas'ın eğitimine ve kültürüne önemli katkıları olmuştur.

1980 yılından itibaren ilimizde eğitim alanında büyük hamleler yapılmış, yatırım bölümünde son 5 yılda doruğa ulaşılmıştır.

İlimizde toplam 797 okul, bu okullarda 3861 derslik 125603 öğrenci ile 5443 öğretmen bulunmaktadır.

Ayrıca Cumhuriyet Üniversitesimizde 7 Fakülte ve 16 Merkez ve ilçe Meslek Yüksek Okulları ile 12255 adet öğrenci yüksek öğrenim görmektedir.

 

 

OKUL SAYISI

OKUL TÜRÜ

Şehir

Köy

Toplam

İlköğretim

Yatılı İlköğretim Bölge Okulu

Özel Eğitim Okulları

Genel Lise

Meslek Liseleri

Genel Toplam

121

7

2

22

46

198

592

-

-

6

1

599

713

7

2

28

47

797

 

ÖĞRENCİ SAYISI

OKUL TÜRÜ

Şehir

Köy

Toplam

İlköğretim

Yatılı İlköğretim Bölge Okulu

Özel Eğitim Okulları

Genel Lise

Meslek Liseleri

Genel Toplam

60510

3214

183

12134

15118

91159

33369

-

-

1030

45

34444

93879

3214

183

13164

15163

125603

 

ÖĞRETMEN / DERSHANE / LOJMAN SAYISI

OKUL TÜRÜ

Öğretmen Sayısı

Dershane Sayısı

Lojman Sayısı

İlköğretim

Yatılı İlköğretim Bölge Okulu

Özel Eğitim Okulları

Genel Lise

Meslek Liseleri

Genel Toplam

3601

101

25

695

1021

5443

2861

100

15

354

531

3861

917

134

11

15

61

1138

Kaynak : Sivas Yıllığı Aralık-1998

 

 

 

SOSYO-EKONOMİK YAPI

İl nüfusunun yaklaşık %60 'ı köyde yaşamakta ve geçimini de tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Bunun dışında en büyük geçim kaynağı işçilik ve tüccarlıktır.

Tarım ve hayvancılıktan istenilen gelirin elde edilmemesi nedeniyle halkın büyük bir bölümü geçimini il dışında aramakta, bu nedenle yurt içine ve dışına büyük göç olmaktadır. Halen kesin olmamakla birlikte; İstanbul'da 850.000 ila 900.000; Ankara, Bursa, Mersin, Antalya ve İzmir'de 450.000 ila 500.000'e yakın yurt dışında da 150.000 ila 200.000 Sivaslı hemşehrimizin yaşadığı tahmin edilmektedir.

Kırsal kesimdeki aile hayatı geleneksel Anadolu çiftçisinin yaşam tarzındadır.

 

SANAYİ KURULUŞLARI

DEMİR ÇELİK FABRİKASI

Tesisler en son teknolojik yenilikleri kapsayan 400.000 ton/yıl yuvarlak mamul kapasiteli haddehane 450.000 ton/yıl sıvı çelik kapasiteli çelikhane ve yardımcı ünitelerden oluşmaktadır.

Ürünler :

.Genel yapı çelikleri (Çubuk ve Kangal) (%5.5-32mm)

·Yüksek dayanımlı betonarme çeliği (Nervürlü) (% 12.32mın)

.Yüksek dayanımlı betonarme çeliği (Kangal) (%5.5-l6mm)

. Düşük karbonlu düşük silikonlu kaynak ve ince tel çelikleri vb

.Yay çelikleri yüksek karbonlu çelikler ön gerilimli betonarme çelikleri vb.

. Genel ısı işlem çelikleri (Orta karbonlu düşük alaşımlı sementasyon vb.)

 

TÜDEMSAŞ

TÜDEMSAŞ 1939 yılında yük vagonu ve buharlı lokomotif tamiratı yapmak amacıyla SİVAS CER ATÖLYESİ adıyla kurulmuştur.

1953 yılından itibaren yeni yük vagonu üretimine başlayan ve 1957'de adı Demiryolu Fabrikaları Müdürlüğü olarak değiştirilen 1972' de ise adı SİDEMAS Sivas Demiryolu Makinaları Sanayi Müessesesi olan şirket 25.4.1986 tarihinde Yüksek Koordinasyon Kurulu kararı ile TCDD'ye bağlı ortaklık şeklinde TÜDEMSAŞ Genel Müdürlüğü adını almış olup Genel Müdür Başkanlığında yönetim kurulu tarafından yönetilmektedir.

TÜDEMSAŞ-Vagon Üretim, Vagon Onarım, Düküm,talaşlı İmalat, Dövme ve Pres Mekanik İşlemler Fabrikası olmak üzere 6 ana Fabrika ile Bakım .Onarım Üretim, Malzeme İkmal ve Kalite Kontrol Müdürlüğü olmak üzere 3 yardımcı Müdürlükten oluşmaktadır.

TÜDEMSAŞ 288.980 m2'lik Açık saha üzerine kurulmuş olup 87.000 m2'lik kapalı alana sahiptir.

 

TCDD SİVAS BETON TRAVERS FABRİKASI

Demiryollarının üst yapı malzemelerinden olan travers'de teknolojinin betonarmeye yönelmesiyle demiryolu yol yenilemeleri ve yapımında tüm dünya ile birlikte memleketimizde de beton travers üretimine ağırlık verilmeye başlanmış ,Sivas'ta 17 Temmuz 1979 yılında üretimine başlanmıştır.

Beton Travers fabrikasında yılda 450.000 adet üretim yapılmakta ve yol yapımı,yol yenilemeleri olan bölgelere gönderilmektedir. Fabrika Ankara Karayolu üzerinde 172.053 m2'lik bir alanda kurulmuştur.

 

SİVAS TOPTAN TİCARET MERKEZİ

Toplam 358 işyerinden oluşan tesisin ticari alanlara göre dağılımı şöyledir;

Toptan Gıda ...................282 Birim

Demir-Sac-Çimento .......44 Birim

Odun-Kömür ....................32

Ticari birimlerin dışında yine kooperatif tarafından bir PTT şubesi ile 5 banka binası inşa edilmiştir. Aynı kesimdeki 400 birimlik arsanın da önümüzdeki yıllarda inşa edilmesi düşünülmektedir. 66 dükkanın yanısıra idari bölümler ile bir de lokanta bulunmaktadır.

 

SİVAS ÇİMENTO FABRİKASI

Fabrika; 1935-36 yıllarında Alman Hamblet firması iştirakiyle kurulmaya başlanmış, 1943 yılında makine aksamı temin edilerek 90,000 ton/yıl kapasiteli yaş sistem bir döner fırınlı olarak işletmeye açılmıştır,1952 yılında kapasitesi 190.000 tona çıkarılmıştır.1968 yılında kuru sistem iki döner fırın devreye alınmıştır.1983 yılında yıllık 325.000 ton çimento üretilebilir duruma getirilmiştir.

31.12.1980 tarihinde Sümerbank'a bağlı bir işletme iken 1.1.1981 tarihin-den itibaren T.Çimento ve Toprak Sanayii T.A.Ş. bağlı bir işletme haline getirilmiştir. 31.7.1991 tarihinde özelleştirilmek üzere Kamu Ortaklığı İdaresine devredilmiştir. 25.12.1992 tarihinde özelleştirme kapsamında Yibitaş Holding A.Ş.'ne satılarak özel bir kuruluş haline getirilmiştir.

 

 

 

 

KONAKLAMA VE ULAŞIM

 

Konaklama İmkanları

İlimizde 2 adet turizm işletme belgeli ve çok sayıda belediye işletme belgeli oteller mevcuttur. Mevcut oteller ilin ihtiyacına cevap verebilecek niteliktedir. Ayrıca; İlimizde yatırım belgeli inşaatı devam eden 7 adet tesis işletmeye açıldığında ilin konaklama sorunu tamamıyla çözülecektir.

Ulaşım İmkanları

İlimizin ulaşım imkanları çok geniştir. Günün her saati istenilen her yöne karayolu ulaşımı mümkündür. Demiryolu ile Ankara, İstanbul, Kars, Van, Kurtalan ve Samsun istikametine ulaşım karşılıklı tren seferleri yapılmaktadır. İlimizde havaalanı mevcut olup, THY Uçakları Ankara-İstanbul bağlantılı karşılıklı olarak sefer yapmaktadır.

İlimizin ilçeleri ile olan ulaşım imkanları da çok geniştir. Bütün ilçelerimize her gün birkaç defa karayolu ile sefer yapan ulaşım araçları ile gitmek mümkündür. Yeni oto terminalinden Divriği ilçesine ve Kayseri istikametindeki Şarkışla, Altınyayla, Gemerek ilçelerine; Yeni ve eski oto terminalinden Koyulhisar, Akıncılar, Gölova ilçelerine ; eski oto terminalinden ise Hafik, Zara, İmranlı, Ulaş, Kangal, Yıldızeli ilçelerine gitmek mümkündür. Gürün ilçesine Namık Kemal İlkokulunun yanından, Suşehri ilçesine Kılıçkaya Turizmin Kepçelide ki otobüs yazıhanesinden, Doğanşar'a ise Dikilitaş'tan gitmek mümkündür.

Ayrıca, İstanbul-Kars Demiryolu Divriği’den geçtiğinden bu ilçemize tren yoluyla da gidilebilir. Ankara ve Sivas istikametine Gemerek Yeniçubuk kasabasından günde iki defa karşılıklı tren vardır. Şarkışla ve Ulaş İlçelerinden de demiryolu geçmektedir. Sivas Samsun demiryolu Yıldızeli'nden geçmekte ve bu ilçemize de demiryoluyla gidip gelmek mümkündür.

 

 

 

 
  Bugün 10 ziyaretçikişi burdaydı! Copyright : (C) A.KIYMAZ 2009  
 
SİTEMİZE HOŞ GELDİNİZ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol